Onsuz geçen bir sevgililer günü daha. Son iki yıldır hiç yanımda olamadı. Sevgililer gününde elime tek geçen içinde bir kutu çikolata bulunan ve gül yaprağıyla dolu bir kargo kutusu. Seni hep seveceğim diye de bir not. Bense ona kalp şeklinde bir anahtarlık aldım, aslında benim tarzım bir hediye değil ama ona kızgınken yaratıcı olamıyorum ne yazık ki. Bir de not yazdım. Nolursa olsun kalbim her zaman senin, diye. Kalbim her zaman onun. Ama neden onun kalbinin sadece bir yarısı benim? Dayan diyorum kendime. Dayan. Bir sonu olmadığını bile bile.
Boşlukta hissediyorum. Yapmam gereken şeyler var yapamıyorum. Hiçbir şey yapmıyorum ve canım sıkılıyor öylece saçma sapan geçiyor günlerim. Onun göğsünde uyandığım günleri öyle özlüyorum ki. Aslında çok içen biri olmama rağmen son bir aydır her akşam içiyorum. Ailemle yaşadığım için içmem tam bir eziyet. Aslında tutucu değiller kesinlikle her akşam bir kadeh kırmızı şarap falan gibi bir içme rutinim olsa izin verirler de böyle manyak gibi gin’i iki günde bitirmemi normal karşılamazlar tabi. Şişeleri saklamak bazen onlar odama geldiğinde sarhoş değil taklidi yapmak falan öff…
Dün sabah üyeliğimin olduğu tenis kulübündeydim. Hiç tenis oynamadım. Oynamak istemedim. Neden oradaydım onu da bilmiyordum. Alt katta soyunma odasının koridorunda aynaya bakan siyah saçlı benim yaşlarımda bir çocuk gördüm. Daha önce görmemiştim. Dikkatli bakınca onun o şehirdışındaki evdeki akık makyajlı psikopat gay olduğunu anladım. Hey tanıyorum seni dememle birlikte I dont speak turkish şeklinde lafı yapıştırması bir oldu. Hayır konuşuyorsun o üç gün boyunca konuşmuştun, dedim. Yüzüme baktı. O evdekiler neydi hala inanamıyorum dedim. Hala cevap yok. Konuş dedim çok sinirlendim bir anda. Bezgin bir ifadeyle ne istiyorsun dedi. Özür diledim ona kızmak istememiştim sadece bana sarılır mısın dedim. Dudakları alaycı bir biçimde yukarı kıvrılırken benim çıkarım ne olucak diye sordu. Bir an bi afalladım, ne istiyorsun ki dedim. Para, dedi. Evet ilginç bir diyalog biliyorum ama bazı şeylerden sonra hiçbir şey ilginç gelemez artık bana. Ne kadar dedim. Ne kadarın var dedi. Bilmem diye cüzdanımı açtım çok para almamıştım. Hahah diye soğuk ve kısa bir kahkahadan sonra bana sarıldı. Çok mu yalnızsın dedi. Evet çok dedim gözlerim dolmuştu. Numaranı verir misin rica etsem dedim. Telefonuma yazdı. Çok arama mümkünse dedi sonra aynada kendine bakmaya bir süre daha devam etti. Merdivenlerden ayak sesleri gelmeye başladı ve oldukça atletik bir genç ona “where the fuck are you we are going” gibi bişeyler dedi. O da “I’m coming sweetheart” diye cevap verip “görüşürüz vixen” diyip o korkutucu gülümsemesiyle yukarı çıktı. Sonradan numaranın kimin adına olduğuna baktım ama rehberde kayıtlı değilmiş. Açıkçası kendimden de nefret ettim sonradan bu davranışım yüzünden. Güven problemlerim var. Hayır yok çünkü güvendiğim kimse yok.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
3 comments:
Eminim bir dönemdir geçer yani. Aman intihar filan etme de.
sevgililer günü zaten toplumun bi dayatması canım. o günü yalnız geçirmeyi önemseme. ama haklısın sana senin ona verdiğin değeri vermiyo.unutma sen beyninde bu işi bitirirsen arkandan köpek gibi sürünür.önce sen kendinden emin ol.çok önemli ve değerlisin.böyle bi ilişkide seni yıpratmaya hiç hakkı yok. aşk ille de zor olmak zorunda değil. ama tüm bunlardan önce kendini sev ve dikkat et. kocaman öpüyorum:)
2. adsız çok teşekkür ederim içimi rahatlattın bi anlığına da olsa.
Post a Comment